Eugénie Grandet
Etiket Fiyatı : 106.00 TL
İş Kültür İnternet Sitesi Fiyatı
68.90 TL
Açıklama
Eugénie Grandet
Honoré de Balzac (1799-1850): 19. yy Fransız edebiyatının büyük ismi. Edebi kariyerine oyun yazarak başladı. Ancak aldığı eleştiriler neticesinde romana yöneldi. Yirmi yılda 85 romanı tamamladı, öldüğünde arkasında 50 roman taslağı bıraktı. 1830 yılında kurmaca eserlerini Dante’nin İlahi Komedya’sına atıfla İnsanlık Komedyası başlığı altında topladı. Bir kısmı zamanla edebiyatın arketiplerine dönüşen 2000’i aşkın karakter yarattı, tüm bu karakterleri önyargıdan uzak analitik bir yaklaşımla, toplumsal sınıfından yalıtmaksızın ele aldı. Romana kattığı toplumsal ve gerçekçi çerçeve ona gerçekçi romanın kurucusu unvanını kazandırdı. İnsanlık Komedyası’nın Töre İncelemesi ayağında Taşra Yaşamından Sahneler başlığı altında yer alan Eugénie Grandet ilk kez 1834 yılında yayımlandı. Roman, zengin fakat cimri babasının gölgesinde aşkı, yası, acıyı tadan Eugénie’nin dokunaklı hikâyesini anlatıyor.
Volkan Yalçıntoklu (1961-2022): Saint-Joseph Lisesi’nde okudu. 9 Eylül Üniversitesi Tıbbi Biyoloji ve Genetik Bölümü’nü bitirdi. Uzun yıllar kitapçılık yaptı. Fransızca ve İngilizceden çeviriler yaptı. Eserlerini çevirdiği yazarlar arasında Victor Hugo, Émile Zola, Jules Verne, Helene DeWitt, Alan Snow, Richard Maltby Jr., Lyman Frank Baum, Charles Perrault yer alıyor.Hugo’dan çevirdiği Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, Notre-Dame’ın Kamburu ve Sefiller de Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde yayımlandı.
Bazı taşra bölgelerinde görünümleri en kasvetli manastırların, bakışları fazlasıyla huzursuz eden arazilerin ya da en hüzünlü viranelerinkilere benzer bir melankoli esinleyen evlere rastlanır. Bu evler belki de manastırların sessizliğini, arazilerin çoraklığını ve viranelerin kalıntılarını barındırıyordur. Bu evlerde yaşam ve devinimin izleri öyle siliktir ki, bir yabancı, meçhul bir adımın sesini duyunca pencereden sarkan, neredeyse keşişlere özgü bir surete sahip hiç kımıldamayan birinin solgun ve mesafeli bakışlarıyla karşılaşmasa, burada kimsenin yaşamadığını düşünür. Melankolinin bu ilkeleri Saumur’de, şehrin yukarısından şatoya inen yokuşun sonundaki bir evde de hüküm sürüyordu.Artık sık kullanılmayan, yazın sıcak, kışın soğuk, yer yer gölgeli olan bu sokak, her zaman temiz ve kuru çakıllarla döşeli olan yolunun
çıkardığı dikkat çekici sesle, virajlarının darlığıyla, eski şehre dâhil olan ve surların gölgesinde kalan evlere özgü sükûneti ile dikkatleri çeker…